- HAVA DURUMU:
-
Parçalı Bulutlu
POSTMODERN HAREKETLER BUNLAR - 9
Sakarya Haber köşe yazarı Şehabeddin Mahir Tuna, postmodern hareketler bunlar-9 konusunu kaleme aldı.
HADİSLER ÜZERİNDEN “İSLAM DÜŞMANLIĞI”
Coğrafi keşifler sonrası İslam ülkelerini işgal eden Batılı güçler, kendi dinlerinin kitaplarını ve hükümlerini istediği gibi değiştirebildikleri için, Müslümanların dinini de kolayca değiştirebileceklerini düşünürler. Müsteşrikler birçok ayet ve hadisi önce metin olarak lafzen değiştirmek ister. Fakat gittikleri her yerde kitap halinde aynı Kur’an vardır ve içeriği birçok “hafız” tarafından noktasına kadar ezberlenmiş haldedir.
Diğer taraftan hadisler için de benzer bir durum söz konusudur. hadis âlimlerince tüm hadisler, tarihte görülmemiş olağan üstü güvenlik sürecinden geçirilerek; ihtiyat ve özenle sahih-i Buhari ve sahih-i Müslim gibi başlıca hadis eserlerinde toplanmış ve tüm İslam âlemine bu şekilde ulaşması sağlanıp birçoğu Müslümanlarca ezberlenmiştir.
Tüm bunlar karşısında Batı, ayet ve hadislerin metninin, kendi dinlerindeki gibi değiştirilmesinin mümkün olmadığını anlar ve sistemi ortadan kaldıracak yeni planlar yapar.
HADİSLER, İSLAM ÂLİMLERİ, MEZHEPLER, USUL VE SİSTEM HEDEF OLUYOR!
Ayet ve hadislerin metnini değiştirip İslam dinine kafalarına göre yeni ayet ve hadis ekleyemeyen Batı, özel olarak yetiştirdikleri “reformist” İslâm âlimi ve ilahiyatçılar vasıtasıyla ayetlere farklı mana vererek birçok hükmü değiştirmek ya da yok etmek istediğinde karşılarını daha önce hiç görmedikleri olağanüstü bir sistem engel olarak çıkar.
Bu sistemde dini hükümlere; Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas asl’i delil olarak kaynaklık ederken, İstihsan, Istıhsab, Örf, Mesâlih-i Mürsele, Sahabi Kavli ve Seddi Zerayi gibi fer’i delillerde yardımcı kaynak olarak eşlik etmektedir. Ayrıca Sebeb-i Nüzul gibi ayetlerin ve Sebeb-i Vürud gibi de hadislerin doğru anlaşılmasına yardımcı olan kavramlar bulunmaktadır.
Bu sistem, ayetlere yanlış bir anlam verilerek dini hükümler değiştirilmek istendiğinde engel oluyor ve bu nedenle kendi sapkın görüşleri İslam âleminde etkili olamıyordu.
HADİSLERE SALDIRILAR BAŞLIYOR
Reformistlerin, dini hükümleri değiştirip İslam âlemine kendi düşüncelerini yayabilmelerinin önündeki en büyük engellerin başında “hadisler” gelmektedir. Bu engeli aşıp İslam dini içerisine birçok sapkın düşünceyi yaymak isteyen Batı; müsteşrikler, modernist-reformist akıl ve bu akla hizmet eden “ilahiyatçılar” vasıtasıyla toplum nezdinde hadislere karşı olan güveni yok etmek için her dönem büyük çaba sarf etmiştir.
Çünkü; Peygamberimiz (sav) aynı zamanda “Yaşayan Kur’an” dır ve Kur’an ayetleriyle İslam dinin hükümlerini Müslümanlara açıklayıp öğreten bizzat Allah Resulü’nün kendisidir. Peygamberimizin Kur’an ayetleri ve İslam dini hakkındaki açıklamaları, yaşantısındaki uygulama ve etrafta gördüklerine onayları “sünnet” diye isimlendirilir. Tüm bunlar “sözleri” anlamında “hadis” kavramıyla ifade edilir. Bu nedenle “hadisler” İslam dininde Kur’an’dan sonra, ayetleri ve dini açıklayıp doğru anlaşılmasını sağlayan başlıca delillerdir.
Diğer taraftan Asya’daki bir Müslüman’ın ile Afrika’daki bir Müslüman’ın kilometrelerce mesafe farkına rağmen aynı selamı verdiğini, sağ elle yemek yiyip, oturarak üç kerede su içtiğini, aynı vakitlerde okunan ezan sonrası birlikte namaz kılındığını gören Batı, Müslümanların “Sünnet” dedikleri kavramı yok etmeden veya önemsiz hale getirmeden dini birlik ve beraberliklerini değiştirmenin mümkün olmadığını da görür.
Bu nedenle Sünneti zayıflatıp yok etmek ve ayetlere kendi istekleri doğrultusunda mana verebilmek, ancak hadislerle ilgili Müslümanları şüpheye düşürmek ve bu sayede hadisleri devre dışı bırakmakla mümkündür. Bu amaca yönelik olarak öncelikle hadis eserlerinde var olan asra, akla ve bilime ters geldiğini düşündükleri hadisleri sürekli gündeme getirmekle işe başlarlar ve hadislere karşı şüphe ve ön yargı oluştururlar.
HADİSLERE SALDIRILARIN ASIL NEDENİ
Günümüzde de hızla devam eden hadislere yönelik saldırıların asıl nedeni; hadisleri şüpheye düşürmek ve hemen sonrasında aynı şüpheyi ayetlere karşı da oluşturabilmektir. Çünkü hadisleri de, ayetleri de “sahabe” diye isimlendirilen kimseler nakletmiştir. Yani birinci fasılda halk, hadislerin uydurma olduğuna ikna edilip hadislere olan güven sarsılırsa, ikinci fasılda o hadisleri nakleden sahabenin, ayetleri de naklederken yanılacağı veya ayette uyduracağı öne sürülerek ayetler hakkında da şüphe oluşturmanın önü açılabilecektir.
Bu konuda Müsteşriklerden sonra ilk adım reformist Mevdudi tarafından hadislere yönelik olarak atılmış, sonrasında reformist Fazlurrahman tarafından daha da ileri gidilerek ayetlerin Allah kelamı değil “Peygamber sözü” olabileceğine yönelik yorumlar yapılmıştır.
İşte ülkemizde yakın zamanda ayetlerin hepsinin Allah kelamı olmadığı yönünde bir konuşması ortaya çıkan ve tepkiler üzerine ülkeyi terk etmek zorunda kalan İlahiyatçı Profesör Mustafa ÖZTÜRK’ün bu sapkın düşünceleri, aslı itibarıyla kendisinin değil fikir babası olan reformist Fazlurrahman’ın görüşleridir.
Bu gün o hadis uydurma, bu hadis sahih değil gibisinden konuşanların derdi binlerce sahih hadis içerisinden 3-5 şüpheli hadisi ayıklamak değildir. Zaten onların bahsettiği hadisler hükümlere kaynaklık eden hadisler de değildir. Onların derdi 3-5 hadis üzerinden önce tüm hadisler hakkında toplumda zan ve şüphe meydana getirme, sonra da hadisleri tamamen devre dışı bırakıp ayetlerin manasını ve hükmünü değiştirme ortamına erişebilmektir. Bunların hepsi modernizm ve postmodernizmin çalışmalarının tipik bir yansıması ve Müslüman halkın tepkisini ölçmeye yönelik nabız yoklamasıdır.
Bir sonraki yazımızda görüşebilmek ümidiyle…
Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com