19 Nisan 2024|Cuma,17:30:56
 
  • HAVA DURUMU:
  • Parçalı Bulutlu
PİYASALAR Güncelleme : 19.04.2024
DOLAR
32,5884 0,35
EURO
34,8688 0,39
ALTIN
2.498,53 0,57
BİTCOİN
$64.135 0,67
HAFTANIN POPÜLER YAZARI
Av. Begüm Gencer Aytaç
Av. Begüm Gencer Aytaç5 SORUDA ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ (İZALE-İ ŞÜYU) UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK3 dakika da okunur
22 Haziran 2017 - 03:41
22 Haziran 2017 - 03:416 dakika da okunur 0 yorum Koleksiyona EkleŞİKAYET BİLDİR
Yön Bul Akademi
  • PAYLAŞ
6 dakika da okunur
0 yorum

Terörü bitirince şehit askerlerine ağlayacaktı

Şehit Tümgeneral Aydın'ın eşi Nuray Aydın, nikâhlarından bir gün sonra cepheye gönderdiği kocasını, oğlunu doğduktan 7 ay sonra gören, tüm Mehmetçiklerin 'yüce gönüllü babasını', Türkiye'nin de 'Kato kahramanını' gözyaşları içinde anlattı...

Terörü bitirince şehit askerlerine ağlayacaktı
Yön Bul Akademi


Nuray Aydın: Bir gün Aydoğan'a, 'Nasıl dayanıyorsun şehit askerinin acısına' dedim. Cevabı, 'Geride başka anaların emaneti askerlerim var. Terör bitip vatan selamete çıkınca tüm askerlerime ağlayacağım' oldu.

Şehit Tümgeneral Aydoğan Aydın (51)... Ayağında postalı, üzerinde üniformasıyla vatan ve bayrak aşkıyla geçen bir ömrün başkahramanı... Türkiye onu, 31 Mayıs akşamı Şırnak'ın Şenoba beldesinde düşen helikopterden yükselen ağıtla tanıdı. Dilinden dökülen sözlerle hayat bulan 'Hanke'ye Ağıt' adlı şiiriyle yandı yürekler. 12 askerle birlikte şehit olan Kato Dağı operasyonunu kahramanı, Anadolu'nun yiğit evladı şehit komutan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da terör örgütü PKK'nın korkulu rüyasıydı... Şehit komutanı dinlemek için Ankara'daki evine gittik. Eşi Nuray Aydın gözyaşlarıyla karşıladı bizi... Salona geçtik, başköşede Hanke şiiri, şehit komutanın ve Atatürk'ün fotoğrafı vardı. İşte, "Türkiye'den bir kahraman geçti, o helikopterde tüm Mehmetçiklerin babası yitti" diyerek sözlerine başlayan Nuray Aydın'ın anlattıkları:

'BAK NE GÜZEL LAF SÖYLEDİM...'

 O gün tüm birliğiyle helalleşmiş, Şırnak'taki şehitliği ziyaret etmiş, karargâhın önünde yetiştirdiği gülleri bir askerine emanet etmiş ve 'sakın güllerimi soldurmayın, iyi bakın' demiş. Normalde gece konuşurduk işinden dolayı. Ama o gün 14.30'da aradı. Beni, tatil yerini sordu. 'İznimi aldım. Ama bayrama gelmeyeceğim. Askerlerimle bayramlaşayım. Bir dahakine sizinle geçiririm' dedi. Telefonu kapatırken, 'Hayatım Allah ayırmasın bizi, birlikte ölelim. Bak ne güzel bir laf söyledim. Allah da bizi birbirimizden ayırmaz inşallah' dedi. Sonra 16.30 gibi 'Birliğimin önündeki çiçeklerim' yazılı bir fotoğraf gönderdi.

 1991'de İstanbul'da tanıştık, 1992 Mart'ta nikâh yaptık. Özel Kuvvetler'e tayini çıktı. Düğün için 10 günlük izin alabildi, apar topar evlendik. Salı günü evlendik çarşamba telgraf geldi, 'Birliğine katıl' diye. 25 Ağustos'ta evlendik. Ertesi gün gitti, 4 ay sonra geldi. Hanke şiirini de, o dönem çok zorluydu hayatımız, evlilik, ayrılık bir de bölgesindeki şartlar. Geldiğinde şiiri okumuştu bana. Kalemi çok iyiydi, şiir ve yazılar yazardı.

CEPLERİME NOTLAR BIRAKIRDI

 Çok romantik, zarif düşünceliydi. O kadar güzel sözler söylerdi ki, 'canım aşkım' diye açardı telefonu. Kadınlar mustariptir ya erkeklerin duygularından. Aydoğan çok farklıydı. Bana her gittiği yerden şiirler, notlar yazardı. Eve geldiği son şubatta hepimize özel notlar yazmıştı, ayrı yerlere koymuştu. O gittiğinde bulduk. Sürprizlerle doluydu. İşe giderken cebimden, çantamdan notlar çıkardı, Aydoğan yazmış, her birinde ayrı duygu seli. Notların tamamında değişmeyen iki kelime: Seni Seviyorum... Biz birlikte büyüdük. Bana, 'Hem annem, hem babam, hem de eş oldun' derdi. O farklı bir askerdi. İnanın tanımları alt üst eden bir yapısı, yaşamı vardı. Uzakta olduğunda bile iletişimini kesmezdi. Çok pozitifti, hiçbir zaman yoruldum diye açmazdı telefonu. 'Ooo benim canlarım ne yapıyor' der, bir kahkaha patlatırdı. Çatışmaların ortasında açtı telefonu ama ben hiç bilmedim. Hep güzel bahsetti bana, kan yutsa şerbet içtim dedi.

 2016'da Sur'da iken Fazlı adında bir askerini şehit verdi. Bilirdim o askeri çok ağladım. Sen bunları nasıl kaldırıyorsun dediğimde, 'Ben bu birliğin komutanıyım, idaremde onlarca asker var. Ben ağlayamam, gözümü dört açıp anaların emanetini korumak zorundayım. Terör bitip vatan selamete çıkınca tutamadığımız tüm yasları tutup, askerlerime askerlerimle ağlayacağım. Ertelediğim tüm mutlulukları onlar ve siz ailemle yaşayacağım. Ama önce vatan selamete çıksın' demişti. 'DEVLETİME BORCUM VAR'

 Makam, mevki hırsı yoktu. Tek isteği vatan için gerekli yerde olup, düşmana 'dur' demekti. Biz başka bir şey duymadık ondan. 'Bu terörü bitirmek için ölümüne savaşacağım, artık yeter. Analar ağlamayacak' demişti. Aşırı devletçiydi. Yatılı okuduğu için, 'Hanım benim devlete borcum büyük. Üzerimdeki takım elbiseden, ayağımdaki çoraba kadar her şeyi bu devlet aldı. Borcumu ödemek zorundayım. Devletime göz diken düşmanın kökünü kazıyana kadar bana uyku haram' demişti.

BÖYLE BİR VATAN AŞKI GÖRMEDİM

 Vatanına çok bağlıydı. Sadakat ve azminin tek nedeni bu aşk ve vefa borcundandı. Onun için vatanın tanımı çok büyüktü. Ben böyle bir vatan sevdası görmedim. Şehit verdiklerinde çok üzülüyordu, hemen arardı. 'Bugün iki askerimi kaybettim' derdi. Her asker bir evlattı onun için. Sur'da, Hakkâri'de okullara, yetimlere projeler yapardı, destekler verirdi. Onca yoğunluğuna rağmen her çocuğa ayrı ayrı cevap yazardı. Anadolu gibiydi içten, sıcak ve samimi. İzin almayı ayıp olarak karşılardı. 'Komutana 'yoruldum' vs. diye izin almak yakışık kalmaz. Biz önden yürüyeceğiz ki askerler vatan deyip ardımıza düşsün' derdi Askerleri anlattı; sürekli her operasyonda en önden o gidermiş. Tam bir komutan gibi. Çok erken bir ölüm oldu bu. Hayallerimiz vardı, ertelemiştim çoğunu. Ülkemizi terörden arındırıp güneşli günleri görecektik. Söz vermişti...

Sabah

Etiketler :

Etiketlere göre arama:

Aramaktan Vazgeç