Sakarya Haber köşe yazarı Şehabeddin Mahir Tuna, Yaz Kur'an Kurslarının önemi ve değerlendirilmesi konusunu kaleme aldı.
Okulların yaz tatiline girmesinin ardından geleneksel Yaz Kur’an kursları açıldı. 2021 Yılı verilerine göre 2 milyona yakın öğrenci dinini ve kitabını öğrenmek için 81 bin noktada bu kurslara kaydolurken, bu öğrencilere eğitim verebilmek için 110 bin diyanet görevlisi yaz Kur’an kurslarında görev aldı. Bu yıl pandemi kısıtlamalarının tamamen kalkmasıyla bu sayının çok daha fazla olması bekleniyor.
İstatiksel anlamda oldukça büyük ve iddialı rakamlara sahip olan bu organizasyonun önemi ve ne ölçüde başarıya ulaşabildiği ise ayrı bir tartışma konusu. Bu yazımızda bu kursların daha verimli geçebilmesi ve çocuklarımızın kalıcı bir dini eğitime sahip olabilmesi adına bazı değerlendirmelerde bulunmak istedik.
Öncelikle bu ülkede namaz kılan veya kılamayan, Kur’an okumasını bilen ve bilmeyen birçok Müslümanın, az ya da çok sahip olduğu dini bilgilerin çoğunu çocukken gittiği Cami ve Yaz Kur’an kurslarında öğrenmiştir. Bir anlamda birçok yavrumuz yaz Kur’an kurslarında aldığı dini bilgilerle kalan ömürlerinde yaradılış gayesini yerine getirmeye çalışacak. Abdestini, Namaz dua ve surelerini ve her Müslümana farz olan diğer dini bilgileri ne kadar doğru ve güzel öğrenirse kalan ömürlerinde Rabbine o kadar doğru ve güzel ibadet ve kulluk yapacak. Haramları ne ölçüde doğru öğrenirse o derece haramlardan uzak yaşayacak, helalleri ne ölçüde doğru öğrenirse o derece helal dairesinde bir yaşan sürecektir. İşin sadece bu kısmını düşünmek dâhi Yaz Kur’an kurslarının eğitimciler, veliler ve öğrenciler açısından ne derece önemli olduğunu görmemizi sağlamaktadır. Fakat kısmi başarılar elde edilse de eğitim sürecinde yaşananların ve sonuçlarının bu derece önemli bir eğitime çok da uygun sonuçlanmadığını görmek üzücüdür. Bunu anlamak için resmin diğer tarafına da bakmak gerekmektedir:
Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Allah bizlere dünya işleri ile uğraşmanın, dünyaya verilen önemin asla dinin (Allah ve Resulünün istediklerinin) önüne geçmemesini yani dünya ile ilgili işlerin önemli görülmesine karşın din ile ilgili işlerin önemsiz görülmemesini istemektedir. Bu nedenle bir Müslüman, çocuğunun 10 ay boyunca eğitim aldığı okul derslerine verdiği önemi aynı zamanda dini eğitimini de alabilmesi için göstermelidir. Veliler okul döneminde 9 ay boyunca çocuğunun okula gidebilmesi ve düzgün eğitim alabilmesi için çok çaba sarf ederler. Servisler tutarlar, parayla yardımcı kitaplar alırlar, yetersiz kaldığı yerde özel kurslara gönderirler, en güzel kıyafetleri giydirip mecbur kalmadıkça devamsızlık yapmasına da müsaade etmezler. Anneler okuldan gelen çocuklarına bugün okulda ne yaptıklarını ve ne ödev verildiğini sorarlar ve başlarında durup derslerini yapması için uğraşırlar. Bu çocuğunu düşünen her veli için olması gereken bir şeydir. O halde sorgulanması gereken okul eğitimi için gösterilen ilgi ve önemin yaz kurslarına daha doğrusu çocukların dini öğrenimini almasında da gösterilip gösterilmediğidir.
Yaz Kur’an kursları 4 ila 22 yaş arasına hitap etse de kurslarda genelde 13 yaş üstü öğrencinin çok nadir olması, bu dini eğitimin en azında her Müslümana farz (mecbur) olan kısmının 12-13 yaş öncesinde tamamlanması anlamına geliyor. Eğer bu eğitim tamamlanmamışsa bu çocukların kalan ömürlerinde Rablerine düzgün kulluk yapması çok zordur. Bu nedenle her ebeveynin evlatlarının farz olan dini eğitimi alması için ne gerekiyorsa yapması gerekir. Unutulmamalıdır ki, namaz, Kur’an ve cami sevgisi çocukları camide koşturmakla, hoplatıp zıplatmakla ve oynatmakla veya müezzinlik yaptırmakla verilemez.
Okullarda verilen eğitim belirli bir program dahilinde yıllara yayılarak verilmektedir. Söz gelimi matematik dersi rakamlarla başlar, 4 işlemle devam eder. Her dönem yeni bir konu öğretilerek devam edilir. İlk okuldaki çocuğa Trigonometri öğretilmez. Lisedeki çocuğa da rakamlar anlatılmaz. Diğer tüm derslerde de durum aynıdır. Bu nedenle 7 -11 yaş aralığı ilkokul, 11-14 yaş aralığı ortaokul ve 14-17 yaş aralığı ise lise öğrencilerinden oluşmaktadır. eğitimin verimli olmasında aynı yaş grubuyla bir arada aynı müfredatta eğitim verilmesi çok önemlidir. Yaz kurslarında ise 6 yaşındaki çocukla 14 hatta 16 yaşındaki bir çocuk aynı anda, aynı mekanda ve aynı eğitimi almak zorundadır. Bu nedenle öğreticilerin özellikle sınıfta büyük yaştaki öğrencilerin kursa devamlılığını ve sınıf dengesini sağlaması çok zordur. Yani aslı itibarıyla bu kadar önemli bir eğitimin bu kadar kısa bir sürede sadece yaz kurslarından alınabileceğini düşünmek başlı başına bir hatadır. Bu nedenle dini eğitimin de okullarda belirli bir müfredat çerçevesinde zorunlu eğitim olarak dönemler halinde verilmesi gerekmektedir. Hal böyleyken okullarda bazı dini derslerin seçmeli ders olarak verilmesine karşın veli ve öğrencilerin bu derslere ilgi duymaması ve birçok okulda yeterli talep olmaması nedeniyle bu derslerin açılamaması son derece üzücü ve düşündürücüdür.
Yaz Kur’an kurslarının diğer bir sorunu da kurs boyunca gösterilen çabanın sonunda bir kısım dua ve sureleri ezberleyip genelde kursun sonunda Kur’an okumak için “Kur’an’a geçen” çocukların sonraki 9 ay boyunca namaz kılmayıp bir daha Kur’an okumaması nedeniyle ezberlerini ve Kur’an okumasını unutması ve gelecek sene yine tekrar cüzden başlamak zorunda kalmasıdır. Bu durum birkaç sene tekrarlandıktan sonra yaşı ilerleyen bir çocuk, tekrar yaz kursuna gelip kendisinden çok ufak çocuklarla bir arada dua ve cüz dersi görmek istememekte ve birkaç gün aile zoruyla gelse de sonraki günlerde kursa gelmekten vazgeçmektedir. Bu nedenle yaz kurslarında elde edilen kazanımların sonraki günlerde daha İslami bir yaşantı içerisinde kullanılması ve üzerine yeni bilgiler eklenemese de elde edilenlerin unutulmaması için çaba sarf edilmesi gerekmektedir. diyanet İşleri Başkanlığının bu amaca yönelik okul döneminde de hafta içi ve hafta sonu kursları açma imkanı vermesi çok olumlu bir gelişme olarak görülse de, bu kursların açılmasının belirli bir sayıda talebe bağlı olması, görevlilerin haftalık izin günlerinin genel bu günlere denk gelmesi gibi nedenlerden dolayı istenilen sonuç elde edilememiştir. Bu nedenle birçok görevli bu kursları cemaatine duyurma dahi duyurmamaktadır.
Son olarak bu kurslarda görev alan personelin genel olarak, eğitimci kimliği ve eğitimci alt yapısının olmaması, eğitim ve kültür seviyesinin güncel ve yeterli olmaması, özellikle camilerde görev alan eğitimcilerin bir kısmının yaşlarının ilerlemiş olması ve öğrencilerin enerjilerine yeterli sabrı gösterememesi yaz kursların verimini oldukça düşürmektedir. Başkanlık tarafından çeşitli rehberlik seminerleriyle bu konuda daha verimli bir çalışma içerisine girilse de yılda 1-2 saatlik bir eğitimle bu işlerin verimli olması beklenmemelidir. Gelişen ve değişen dünyada yeni kuşakları daha iyi anlayabilen ve onlara uygun yöntemlerle bu eğitimi verebilen öğreticilerin sayısının her geçen gün arttırılması gerekmektedir. Ayrıca müftülükler görevlilerin çocuklara kurs boyunca ne öğrettiklerini resmi olarak takip etmemektedir. Bu konuda görevlilere yönelik herhangi bir bağlayıcı veya caydırıcı bir denetleme söz konusu değildir. 3-4 senedir aynı kursa kaydolup düzenli devam eden bir öğrenci namaz dualarını ve Kur’an okumasını doğru düzgün öğrenmemiş ise bunun nedenleri öğreticilere sorulmalı ve öğrenmesi için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. Bu konuda pandemi sürecini bahane göstermekten vazgeçilmeli, çocukların yaz kurslarında daha verimli eğitim alabilmesi için denetimleri arttırmalıdır.
Sonuç olarak her şeye rağmen yaz Kur’an kursları çok önemli ve gereklidir. Fakat bu eğitimlerin daha verimli ve kalıcı hale getirilmesi ancak zorunlu eğitim olarak MEB bünyesinde verilmesi ile mümkündür. Çünkü farz (mecbur) olan bir eğitim ne velilerin, ne öğrencilerin ne de öğreticilerin inisiyatifine bırakılamaz. En az 4+4+4 = 12 yıl çocuklarımızı zorunlu bir eğitime alıp bu süre içerisinde farz (zorunlu) olan dini eğitimin bulunmaması %90 dan fazlası Müslüman bir halktan oluştuğu iddia edilen bir toplum için son derece düşündürücü ve üzücüdür.
Zat’ın biri, gece yarısı medresedeki talebelerin yattığı yerleri gezer, ayakları yorganlardan dışarı çıkmış çocukların ayakların öpüp başına sürer, sonra yorganın altına koyup örtermiş. Mahiyetindekiler neden böyle yaptığını sorduklarında “Bizden sonra yeryüzünde bu yüce dini yaşayıp yaşatacak olan ayaklar bu ayaklar, ben nasıl bu ayakları öpmem” diye cevap verirmiş. Bugün velisinden öğreticisince, öğretmeninden idarecisine kadar her Müslümanın çoğu henüz amel defterleri açılmamış melekler gibi tertemiz olan yavrularımızı bu gözle görmesi ve onların okul derslerine verilen önemden daha fazlasını dini eğitimleri için de göstermesi gerekmektedir. Velilerin hiç olmazsa çocukların kurs süresince devamsızlık yapmadan kursa devam etmeleri için uğraşması, kurstan eve geldiklerinde neler öğrendiğini ve ne ödevler verildiğini kontrol edip çalışmalarına yardımcı olunması kursların daha verimli geçmesine katkı sağlayacaktır. Unutmayalım ki evlatlarımız bizlere Cenab-ı Allah’ın bir emanetidir.