- HAVA DURUMU:
-
Parçalı Bulutlu
DİLENCİYE PARA VERMEK GÜNAH (MI)?
Sakarya Haber köşe yazarı Şehabeddin Mahir Tuna, Dilenciye para vermek günah mı? konusunu kaleme aldı.
"Ensardan biri gelip Peygamberimiz (sav)’den (dilenci gibi) bir şeyler isteyince "Evinde hiçbir şey yok mu?" buyurdular. Adam: "Evet, dedi. Bir çulumuz var. Bir kısmıyla örtünüp, bir kısmını da yaygı olarak yere seriyoruz! Bir de su içtiğimiz kabımız var." Peygamberimiz (sav): "Onları bana getir!" diye emrettiler. Adam gidip getirdi. Peygamberimiz (sav) eşyaları eline alıp: "Şunları satın alacak yok mu?" buyurdular. Orada bulunan bir adam: "Ben onlara iki dirhem veriyorum" dedi. Peygamberimiz (sav) eşyaları ona sattı. İki dirhemi alıp Ensari'ye verdi ve: "Bunun biriyle ailen için yiyecek al, ailene ver. Diğeriyle de bir balta al bana getir!" buyurdular. Adam gidip bir balta alıp getirdi. Peygamberimiz (sav), ona eliyle bir saplık geçirdi. Sonra: "Git, bu baltayla şu dağlardan odun topla, sat ve on beş gün bana gözükme!" buyurdu. Adam aynen böyle yaptı ve 15 gün sonra Peygamberimiz (sav)’in yanına geldi. Bu esnada on dirhem kazanmış, bunun bir kısmıyla giyecek, bir kısmıyla da yiyecek satın almıştı. Peygamberimiz (sav): "Bak, bu senin için, Kıyamet günü alnında dilenme lekesiyle gelmenden daha hayırlıdır!" buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti:
"Dilenmek, sersefil, fakra düşmüş veya rüsvay edici borca batmış veya elem verici kana bulaşmış insanlar dışında, kimseye caiz değildir."
Caiz değil demek bir anlamda HARAM demektir. Dolayısıyla fakir, miskin, düşkün ve rüsvay edici borca batan kimseler haricindekilerin dilenmesi HARAM olduğu gibi bu kimselerin 1 günlük ihtiyacından fazlasını insanlardan alması ve fazlası için dilenmesi de HARAM’dır. Nitekim Peygamberimize bir gün "Dilenmeyi haram kılan zenginlik nedir?" diye sorduklarında Efendimiz (sav): "Sabah veya akşam yetecek kadar yiyecektir!" diye cevap verdi. Ayrıca dilenen insanları tembelliğe ve dilenciliğe teşvik edip toplumdaki gerçek muhtaçların da belirsiz hale gelmesine neden olacağı için böyle kimselere para vermek de CAİZ DEĞİLDİR.
MİSKİN, FAKİR VE DİLENCİ FARKI!
Kendisinin veya varsa ailesinin 1 günlük dahi yiyeceği olmayıp, geçimini sağlayabilecek akli ve fiziki yeterliliğe sahip olmayan ve hiçbir geliri bulunmayan kimselere MİSKİN denir.
Kendisinin veya varsa ailesinin 1 gün ve fazlası yiyeceği olmasına rağmen meşru bir hayat yaşadığı halde yaşam standartlarının altında zor şartlar altında geçim mücadelesi veren ve asli ihtiyaçlarını karşılayamayan kimselere ise FAKİR denir.
Geçimini dilenerek sağlayan; Israrlı bir biçimde ve arsızca bir şeyi isteyen kimseye ise DİLENCİ denir.
Tanımlardan da anlaşılacağı gibi günümüz toplumunda dilencilik yapan insanlar İslam dininde yardım edilmesi istenen sınıflardan fakir veya miskin grubuna girmemektedir. Aksine neredeyse hepsi dilenme işini meslek edinmiş, insanların dini, manevi ve insani duygularını sömürerek kendilerine gelir elde eden kimselerdir. Emniyet ve zabıta güçlerine gelen şikâyetler ve yaptığı denetimler sonucunda bu gerçek defalarca ispatlanmış olup zannı galip halini almıştır. Dolayısıyla bu insanlara sadaka diye para vermek asla caiz değildir.
GERÇEK FAKİRLER VE İHTİYAÇ SAHİPLERİ ARANMALI!
Kur’an-ı Kerim’de ve Hadis-i Şerifler de gerçek fakirlerden ve ihtiyaç sahibi insanlardan bahsedilirken gerçek fakirlerin, ihtiyacını giderecek bir şey bulamadığı ve hâlini anlayıp kendisine yardım edecek birilerinin de çıkmamasına rağmen, gidip insanlardan bir şey isteyemeyen, sabredip Allah’a sığınan kimseler olduğu anlatılmaktadır. Dolayısıyla zekat ve sadaka verip hayır hasenatta bulunmak isteyen kimselerin, yakın akrabalarından başlayarak akrabaları, yakın komşularından başlayarak komşuları ve yakın çevrelerinden başlayarak etrafında böyle kimseler olup olmadığını özenle araştırması ve bu kimselere onları incitmeyecek şekilde sevgi ve muhabbetle yardım etmesi gerekir.
DİLENCİLERİ ENGELLEMEK DEVLETİN GÖREVİ!
Toplum yaşayan insanlar içerisinde gerçek fakir ve miskinlerin tespiti ve bu insanlara yardım edilme işi devletin asli görevlerinden biridir. Dolayısıyla devlet vali, kaymakam, ilgili müdürlükler ve muhtarlıklar aracılığıyla sorumlu olduğu bölgelerde yaşayan fakir ve miskinleri tespit edip bu insanlara ayrılan kaynakları ulaştırmak zorundadır. Ayrıca müftülükler, Türkiye Diyanet Vakfı yetkilileri ve İmam-Hatip/Müezzinler de bu konuda özveri ile çalışmalı ve kendilerine verilen emanetleri gerçek emanet sahiplerine ulaştırmalıdır.
Diğer taraftan emniyet ve zabıta güçleri de denetimlerini sıklaştırarak dilenciliği meslek edinmiş insanlara müsaade etmemeli ve caydırıcı cezalarla tekrar dilenmeleri de engellenmelidir. Yetkililerin bu konuda ki görevlerini yerine getirmemeleri, toplumda dilenciliği meslek edinen insanları arttırmasının yanında gerçekten muhtaç olan insanların belirlenmesini de zorlaştıracak ve güvensiz bir ortam meydana getirecektir. Bizim yazımızı ilgili yetkililer okur/okumaz bilemem ama bu konuda görevini yerine getirmeyenlerin hepsine sorumlu oldukları toplumun “kul hakkı” yüklenmektedir.
YİNE DE DİLENCİLER AZARLANMAMALI!
Yukarıda verdiğimiz bilgiler eşliğinde bugün toplumumuzda dilenen insanların neredeyse hepsinin dilenciliği meslek edinmiş art niyetli insanlar olduğu bilinse de gerek Kur’an-ı Kerim’deki “isteyeni (dilenciyi) azarlama” ayeti (bu ayete -soru soranı azarlama- şeklinde mana veren âlimler de bulunmaktadır!), gerekse Peygamberimiz (sav)’in dilencilere karşı her zaman hoşgörülü olması nedeniyle bu kimseleri azarlamamak, onlara kötü ve hakaret içerikli söz söylememek gerekir. Fakat bu kimselerin özellikle Allah’ın ve Resulünün adını kullanarak en hassas duygularınızı kullanmak suretiyle paranızı almasına da müsaade edilmemeli, nazik ve uygun bir dille veya sessiz kalarak dilencilere para vermeden uzaklaştırılmalıdır.
Dilencilik Hakkında Detaylı Bilgi İçin: https://islamansiklopedisi.org.tr/dilencilik
Bir Sonraki Yazımızda Görüşebilmek Ümidiyle…
Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com