20 Nisan 2024|Cumartesi,10:30:17
 
  • HAVA DURUMU:
  • Parçalı Bulutlu
PİYASALAR Güncelleme : 20.04.2024
DOLAR
32,5004 0,08
EURO
34,6901 0,12
ALTIN
2.496,45 0,48
BİTCOİN
$64.030 0,80
HAFTANIN POPÜLER YAZARI
Av. Begüm Gencer Aytaç
Av. Begüm Gencer Aytaç5 SORUDA ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ (İZALE-İ ŞÜYU) UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK3 dakika da okunur
21 Aralık 2022 - 13:33
21 Aralık 2022 - 13:337 dakika da okunur 0 yorum Koleksiyona EkleŞİKAYET BİLDİR
Yön Bul Akademi
  • PAYLAŞ
7 dakika da okunur
0 yorum

HOŞ GELDİN SEKÜLER TÜRKİYE!

Sakarya Haber köşe yazarı Şehabeddin Mahir Tuna, Hoş geldin seküler Türkiye konusunu kaleme aldı.

HOŞ GELDİN SEKÜLER TÜRKİYE!
Yön Bul Akademi


Özel bir kanalda yeni başlayan ve vatanseverlik vurgusu yapılan bir dizinin fragmanında şu ifadeler kullanılıyor: “Bizim derdimiz de belli meselemizde; Vatan, Millet, Devlet ve Aile”… Yani derdimiz dinolmadığı gibi dertlerimiz arasında din de yok deniliyor…

Ne yapsın senarist… Zorunlu eğitim adı altında 15-20 yıl okuduğu okullarda “Allah’ın dinini dert edinenin dertlerini Allah satın alır, Allah’ın dinini dert edinmeyeni Allah kendi dertleriyle baş başa bırakır” hadisi öğretildi de o mu öğrenmedi?

Yine iki senedir yayında olan ve sözde FETÖ yapılanmasının anlatıldığı vatanseverlik iddiasındaki bir başka dizideki bir sahnede İsrail Büyükelçisinin “Türkiye İsrail Devletini tanıyan ilk Müslüman ülkedir” sözlerine karşı ülkemizde faili meçhule giden gazeteci: “Türkiye nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan LAİK bir ülkedir sayın büyükelçi, öncelikle bunu düzeltelim” diye cevap veriyor. Yani ülkemizin Müslüman ülke olarak kabul etmiyor ve Müslüman ülke diye anılmasından da rahatsız oluyor. Bu nedenle Türkiye’yi halkının bir kısmı Müslüman olan laik bir ülke olarak tanımlanmasını istiyor. 

HEM LAİK HEM DİNDAR ÜLKE VURGUSU VAR AMA…

Görünen o ki bir süredir ülkemizde yeni bir dönem yaşanıyor. Bu yeni dönemde Millilik, yerlilik, vatanseverlik vurgusu ön planda yer alırken, “Hem laik hem Müslüman” bir profil işleniyor. Ama devletin Müslüman olduğu değil laik olduğu, halkın ise Müslüman olarak tanımlanmasına karşın dindarlığın İslam’ın emir ve yasaklarını yaşamaktan ziyade ahlaki değerlere indirgendiği vatanseverliğin ön planda olduğu bir profil. Öyle ki bu süreçte gerek laik kesimi, gerekse dindar kesimin tepkisini çekecek eylem ve söylemler yasak! Bakıyorsunuz bir gün harf inkılabını eleştiren grup başkanvekili anında istifa ettiriliyor, başka bir gün kendisini İslam’ın ve Ehl-i Sünnetin kalesi ve müdafaası olarak gören sarıklı cübbeli bir hoca katıldığı TV programlarında laik kesimi memnun etmek için Mustafa Kemal’i övebiliyor!

Ayrıca bu süreçte İslam’a ve Müslümanlara yönelik her türlü sözlü ya da eylemsel saldırı “şer’i” gerekçelerle değil ama demokrasi, özgürlük ve insan hakları adı altında cezalandırılıyor. Artık herhangi biri İslam’a, Müslümanlara, kitaba veya peygambere dil uzatsa “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçundan gözaltına alınıp kendisine dava açılabiliyor, bir süreliğine hapse atılabiliyor. 

Aslında ortada ne gerçek bir laiklik ne de gerçek bir İSLAM var. Ama bunlarla birlikte bir şekilde laiklik ve dindarlık sekülerizm içerisinde makul bir zeminde kendine yer buluyor ve varmış gibi kabul görüyor. 

DİNSİZ TÜRKİYE  OUT!  SEKÜLER TÜRKİYE  İN!

Anlaşılan o ki, 105 yıl önce Londra’da yapılan anlaşma gereği uygulamaya konulan birçok devrimi “dinsizlik” olarak anlayan ve ülkeyi “La dinî” leştirmeye çalışan beceriksiz iktidarlardan sıkılan sözüm ona “gizli güçler”, nihayet tüm dünya Müslümanlarına örnek model ülke olarak istedikleri “Seküler Türkiye” ile muratlarına eriyor!

Sekülerizm; sanayi toplumuna geçiş sonrası dünyevî diye tanımlanabilecek modern dünya görüşünün dinsel öğretinin yerini alması olarak tanımlanmaktadır. Bu anlayışta dinin emir ve yasakları akıl, mantık, günlük yaşantı ve beklentilere uygun olduğu ölçüde vardır. Dolayısıyla herhangi bir dini öğreti (emir-yasak-uygulama) günlük yaşantıya ve devletin kanun ve uygulamalarına uymuyorsa, sınır koyuyorsa veya engel oluyorsa gelişimin ve çağdaşlığın önünde bir engel olarak görülüp yok ve hükümsüz sayılmıştır. Yani kaile alan yoktur.

Sekülerizm toplumlarda dine olan ilgiyi ve dini yaşantıyı ortadan kaldırmış, sonuçta toplumlarda bir taraftan din aleyhtarı veya dini konularda cahil ve duyarsız insanlar meydana getirirken, diğer taraftan din diye (doğum, ölüm, cenaze, nikah, sünnet, Cuma, bayram ve kandil gibi) özel günlerde başvurulan veya toplum içerisinde belirli kişi ve gruplara özel (ruhbanlık) bir yaşam tarzına indirgenen bir hayat meydana gelmiştir.

SEKÜLER OLABİLMİŞ MİYİZ?

Yazımızın sonunda seküler olma yolunda mesafe alabilmiş miyiz diye anlamamızı kolaylaştıracak küçük bir test ile yazımızı bitirelim…

Batı’da dinlerinde haram/yasak olmasına rağmen içkinin, zinanın, açık gezmenin halk nazarında bir karşılığı veya yaptırımı yoktur. Ama dinin bu gereklilikleri dindarlığı temsil eden din görevlilerinde mecburidir ve aksine bir durum yadırganır hatta cezalandırılır. Yani bir adam içki içse veya zina yapsa bir şey olmaz ama bir papaz yapsa günaha girdi denilir ve ayıplanıp cezalandırılır. Yine bir bayan açık saçık gezebilir, zina edip içki içebilir kimse bir şey diyemez ama bir Rahibe bunları yapamaz. Rahibeler de çarşaf gibi tesettürlü gezerler ve açılamazlar. Ayrıca adı geçen günahları da işleyemezler. Ve Batı’da bu işleri günah olarak gören ve bu günahlardan uzak yaşayan az da olsa normal insanlar da vardır ve onlara da “dindar”, “muhafazakar”, “fanatik” hatta “gerici” denilebilmektedir.

Şimdi soralım kendimize bizde tesettür Allah’ın bir emri olarak Müslüman hanımlara mı farzdır yoksa sadece dindarların eşleri ve kız çocuklarına mı? Ya da içki, faiz veya zina Müslüman’a mı haramdır yoksa sadece dindarlara mı? 

Bu gün bu ülkede, Müslüman’ım diyen bayanlar, tesettürsüz gezdiğinde rahatsızlık duymayıp etraflarınca da gayet normal karşılanıyor, fakat dindar bir ailenin mesela bir hocanın hanımı veya kızı açık gezdiğinde ayıplanıyorsa;

Herhangi biri içki içtiğinde, zina yaptığında ayıplanmayıp normal karşılıyor ama dindar biri yaptığında ayıplanıyorsa Batı’da olduğu gibi seküler olma hedefine emin adımlarla gidiyoruz demektir…

Bu arada…

Akyazı’da bir Kız Kur’an kursu mescidinde yapılan sağlık konferansında yönetmelikte memurlar için “Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz” yazmasına rağmen kısa etek giyerek gelen memura bizim dindarlar hiçbir tepki vermedi ve salonu terk etmedi. Aksine program sonunda kendisi çiçeklerle uğurlandı. Ama ülkemizde bir baro toplantısında tesettürlü avukata söz verildiğinde “La dini” kafanın kalıntıları tepkilerini salonu terk ederek gösterdi. Yani sekülerizmin önündeki engel dindarlar değil, ülkede ki La diniciler…


Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com

YORUM YAP
Adınızı yazınız
Yorumunuzu yazınız!

Etiketlere göre arama:

Aramaktan Vazgeç