Yaşanmış Bir ÇANAKKALE Hikayesi:
“DÖKÜLEN SAÇLARIYLA GÖMÜLMEK İSTEYEN KADIN!”
1915 yılının Şubat ayıydı. Düğününden kısa bir süre sonra Çanakkale savaşları nedeniyle cepheye çağrılan genç Mehmet’in evine 8 ay sonra şehit olduğu haberi gelmiş ve ailesini derin hüzne boğmuştu. Şehidin aynı zamanda 8 aylık hamile de olan eşi Ayşe Hatun, haber sonrası adeta yıkılmış ancak yakınlarının karnındaki bebeğini hatırlatması sonrası zor da olsa kendi toparlayabilmişti. Eşinin cepheye çağrılması nedeniyle evliliği süresince eşiyle sadece birkaç gün görüşebilmiş ve henüz 8 aylık evliyken eşini binlerce vatan evladı gibi “Din ve Vatan” uğruna şehit vermişti. Genç kadın haber sonrası hiç konuşmuyor, sadece kendisi duyacağı şekilde eşinin cepheye giderken saçlarını okşayarak kendisine söylediği son sözleri mırıldanıyordu:
“Alın yazım, helalim! Vatanım da senin gibi canım, kanım, namusumdur. Ben namusuma halel gelmesin, elin gavuru gelip bu saçların bir telini dahi görmesin, şehit kanıyla sulanan bu topraklarda haramlar helale dönmesin diye cepheye gidiyorum! Sen de ben yokken her daim Allah’ın emir ve yasaklarıyla ol! Sakın ha ben yokken saçının bir telini dahi namahrem birine gösterme! Hakkını helal et! Allah’a emanet ol!”
***
Aradan yıllar geçti ve genç yaşta dul kalan o kadıncağız, çocuğunun doğumu sonrası bin bir zorlukla evladını en güzel şekilde yetiştirdi. Fakat genç yaşta kaybettiği eşinin acısı içinden hiç dinmedi. Bir gün dahi yüzü gülmeden ömrünü hüzün ve gözyaşıyla geçirdi. Bedeni daha fazla bu acıya dayanamayan kadın hastalanarak yataklara düştü. Son günlerinde oğlunu yanına çağırarak odadaki dolabın içinde duran bir bohçayı işaret etti ve öldüğünde o bohçanın da mezarına kendisiyle birlikte koyulmasını istedi.
Annesinin normalde uygun olmayan bu isteği karşısında çok şaşıran oğlu ise bohçada ne olduğunu da merak ederek annesine sordu. Annesinin işaret ve izni sonrası bohçayı açan şehit oğlu ne görsün? Bir bohça dolusu saç… “Bunlar ne Anne!” diye seslendi şaşkın ve meraklı bakışlar eşliğinde annesine. Annesi yetim oğluna cevap verdi:
“Bunlar benim bir ömür dökülen saçlarımdır oğul! Baban cepheye gitmeden bana ‘Sakın ha ben yokken saçının bir telini dahi namahrem birine gösterme!’diye vasiyet etmişti. Ben şimdi nasipse babana kavuşacağım. O saçları da yanıma koyun ki orada bana sorarsa “Mehmet’im; Ben sözüne sadık bir eş olarak yanına geldim. Allah ve melekler şahit ki saçımın bir telini dahi dediğin gibi namahrem birine göstermedim. İşte bütün saçlarım da burada her bir teli sözümün şahididir deyip o saçları şehidimin önüne bana şahitlik etsin diye koyabileyim…”
***
ŞEHİTLER VATANIN HALİNİ BİR GÖRSE!
Sahi neden şehit oldu beş yüz bine yakın vatan evladı Çanakkale’de?
Şöyle bir imkân olsa da az bir süre tekrar dirilseler, gelseler görseler o şehitler, uğruna canlarını kanlarını feda ettikleri bu vatan ne hale gelmiş?
Sormazlar mı bizden sonra Çanakkale geçildi de sizi İngilizler, Fransızlar zorla mı bu hale getirdi diye? Sormazlar mı bu dinin en büyük ibadeti ve emaneti olan bizim cephede bile terk etmediğimiz dinin direği “namaz” vardı ne oldu diye?
Sormazlar mı Müslüman kadının İlahi örtüsü, tesettürü vardı, bu göbeği dahi açık nerdeyse çıplak gezen kızlar kimin kızları diye? Sormazlar mı bu ecnebi model saç tıraşlı tayt gibi kadın kıyafetleriyle gezen küpeli oğlanlar kim diye? …
Sormazlar mı yüz yılda ne değişti namus mu değişti, haya mı değişti, dava mı değişti de bu hale geldiniz diye?
Sormazlar mı yüz yılda ne değişti, din mi değişti de haramlar helal, emirler yapılmaz oldu?
Sahi neden şehit oldu beş yüz bine yakın vatan evladı Çanakkale’de? Kanlarıyla suladıkları bu toraklar Allah’a isyan ve günah yuvasına dönüp, “isteyen istediği gibi yaşasın” diye mi?
Bir Sonraki Yazımızda Görüşebilmek Ümidiyle…
Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com