- HAVA DURUMU:
-
Parçalı Bulutlu
VAY FASIK VAY!
“Fısk” kelimesi verilen emrin dışına çıkmak, yoldan çıkıp sapmak demektir. İslâm hukukunda ise “fısk”; Allah’ın emirlerini terk ederek isyanda bulunmak, kişinin büyük günahları işlemesi, küçük günahları işlemekte ısrar etmesi veya farzları terk etmesi, haramları işlemesi ve kötü davranışlarının iyi davranışlarından daha çok olması şeklinde anlaşılır. Böyle kimselere “fasık” denilir.
ÜÇ ÇEŞİT FASIK FARDIR:
1- Günahları istemeyerek de olsa ara sıra işlemekle beraber onları çirkin görmek, sevmemek ve haram olduklarını kabul etmektir. Müslümanları birçoğu bu tabakaya içerisine girip çıkar. Böyle kimseler istemeyerek de olsa işlediği günahları fark ettiği an derhal terk etmeli, işlediklerinden de pişman olarak tevbe etmeli ve Rabbinden af dilemelidir. Müjdeleyici rivayetlerde geçen “af” ve “mağfiret” nakillerinin büyük kısmında bu günahlar kastedilmektedir.
2- Büyük günah denilen (yalan konuşmak, adam öldürmek, sihir ve büyü yapmak, namaz kılmamak, zekat vermemek, oruç tutmamak, imkanı olup hacca gitmemek, anne ve babaya eziyet etmek, içki içmek, kumar oynamak, zina-livata yapmak, tesettüre riayet etmemek, kul hakkı yemek, hırsızlık yapmak, haram yemek, rüşvet almak, dedikodu yapmak, deyyusluk… vb.) günahları sürekli olarak işlemektir. Bu tabakadaki insanlar işledikleri günahların haram olduğunu inkar etmeyip imanını koruduğu müddetçe kendileri Müslüman’dır. Fakat bu büyük günahları sürekli işledikleri için bir gün “küfür” sınırlarına geçerek imanlarını kaybetme tehlikesi vardır. Ayrıca tevbe etmeyip bu hal üzere öldükleri takdirde ebedi saadetlerini de tehlikeye atmış olurlar.
3- Büyük günahların tamamının ya da içlerinden bir kısmının haram ve günah olduklarını kabullenmeyip inkar etmek ve küçümsemek suretiyle bu günahları işlemektir ki bu tabaka “küfür” mertebesidir. Böyle kimseler gerçekten pişman olup samimiyet içerisinde tevbe istiğfar edip af dilemedikçe ebedi olarak azap çeker ve ziyana uğrar.
İmam Mâtürîdî fâsıkı “mutlak fâsık” ve “mümin fâsık” olarak iki kısma ayırmıştır. Mutlak fâsık ilâhî emirlere hiçbir noktada itaat etmeyen ve her bakımdan âsi olan kimsedir ki buna “kâfir” denir. Mümin fâsık ise iman esaslarını tasdik ettiği halde tembellik, gaflet ve şehvet sebebiyle ilâhî buyruklardan birine itaat etmeyen kişi olup sadece bir veya birkaç noktada fısk içinde bulunur. Bu tür bir itaatsizlik sahibinin imanını yok etmediğinden bu mânadaki fâsık mümindir.
“ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK…”
YUNUS EMRE DERKİ:
Kişi Hakk’ı bilmek gerek
Hak haberin almak gerek
Zinde iken ölmek gerek
Varıp anda ölmez ola.
Kişi İlâhî mîzanda hesaba çekilmeden önce, bugün kendini hesaba çekmelidir. Bu nedenle “Ölmeden ölün, ölünce göreceklerinizi ölmeden görün!” buyrulmuştur.
Aklı başında olan bir insan düşen öncelikle; ecel gelip dünyaya vedâ etmeden önce, nefsin İslam’a aykırı ve Allah’a isyan içeren isteklerini, dinen pis ve kötü görülen arzu ve alışkanlıklarını, tükenmek bilmeyen hırslarını, bugünden kendi isteğiyle terk etmek gerekir.
Sonra bilerek ve bilmeyerek işlenen küçük ve büyük tüm günahlardan şartlarına riayet ederek tevbe ve istiğfar etmeli, kalan ömrünü de Huzur-u Mahşerde Rabbinin huzuruna bu günahlarla çıkmaktan korkup kendini affettirmenin gayret ve mücadelesi içerisinde geçirmelidir.
GERÇEKLERDEN NEREYE KADAR KAÇABİLİRSİN?
“Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak (bir gün) insana gelir de ona, “İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir” denir.( Kaf Suresi-19) İşte o gün zorlu bir gündür (Müddessir-9) O sırada gözlerine korku çökmüş, perişan olmuşlardır. İşte başlarına geleceği konusunda uyarıldıkları gün o gündür. (Mearic-44) O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün karar Allah'a kalmıştır. (İnfitar-18)
KENDİNİ GÜNAHSIZ (veya az günahkar) GÖRMEK EN BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR!
Kibir, kendini başkasından üstün göstermek, ucub ise, kusurlarını görmeyip, ibadet ettiği için kendini ve ibadetlerini beğenmek, bundan dolayı da başkasından kendini üstün bilmektir. İnsanı kibre düşüren ucubdur. Ucub ise, ilim, ibâdet, iş bilirlik, zenginlik, makam, çevre ve yakınlarının çokluğu gibi sebeplerle kendini beğenmektir. Oysa kurtuluşa erecek olanların özelliklerinden biri de “Kuşkusuz Rabbin katındakiler O'na kulluk etmekten kibirlenmezler…” (Araf-20) ayetinde bildirilmiştir.
Ucub sahipleri kibirlidir. Onlar, yaptığı yarım yamalak ibadetler nedeniyle kendilerini diğer günahkar insanlardan üstün görür. Bilerek ve bilmeyerek işlediği günahlarını ve Allahü teâlânın azabını unuttuğu için bunlardan tevbe etmez! Kibirleri nedeniyle verilen vaaz ve nasihatlardan da mahrum kalır. Bu nedenle istişare etmez ve bu konularda kimseye bir şey danışmaz. “Gerçekten de, günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler.” (Nuh-7) ayetinde bahsedildiği gibi…
KİŞİNİN İLK KIYAMETİ ÖLÜMÜDÜR!
Bu nedenle beden kafesinden ruh kuşu uçmadan Rabbinin şu sözlerine kulak vermeli:
“Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." (Zümer-53) “Tevbe edip hallerini düzeltenler, Allah'a sımsıkı sarılıp dinlerini (ibadetlerini) yalnız onun için yapanlar başkadır. İşte bunlar (gerçekte) müminlerle beraberdirler ve Allah müminlere yakında büyük mükafat verecektir.” (Nisa-146)
Bir Sonraki Yazımızda Görüşebilmek Ümidiyle…
Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com